I.CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA TÜRK FOTOĞRAFINDA KENTE BAKIŞ

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan kısa bir süre sonra Vedat Nedim Tör’ün Dahiliye Vekaleti Matbuat Umum Müdürlüğü döneminde, yeni rejimi dünyaya tanıtmak amacı ile çeşitli dergi, broşür vb. yayınlanması kararı alındı. Bu yayınlardan üç aylık periotlarla çıkması planlanan “ La Turquie Kemaliste ” (Ak,2001:221) için düzenlenen fotoğraf yarışmasında birinciliği kazanan Othmar Pferschy (1898-1984), kısa bir süre sonra Dahiliye Vekaleti Matbuat Umum Md. Fotoğraf uzmanlığına atandı ve 1935-40 yılları arasında Türkiye’yi dolaşarak 16 bin kare fotoğraf çekti. Othmar Pferschy’nin fotoğraflarında Türkiye’nin doğa güzellikleri, yeni şekillenmeye başlayan kentler, açılan fabrikalar, yollar, eğitim kurumları vb. doğrudan bakış açısıyla aktarılıyordu. 1932 yılında Halkevlerinin kurulması ve eğitim programlarında fotoğrafa yer vermeleri , 1935’te Türkiye’de 38 gündelik 78 yayın zamanlaması birbirinden farklı gazete ve 127 derginin (Ak,2001:180) çıkması fotoğrafın yaygınlaşması ve popülerleşmesi açısından önemlidir. Basın fotoğrafçılığının yanı sıra fotoğraf stüdyosu sahibi pek çok kişi de başta İstanbul olmak üzere bulundukları şehirleri fotoğraflıyorlardı. Pferschy’nin yanı sıra Arif Hikmet Koyunoğlu, Şinasi Barutçu, Baha Gelenbevi özgün çalışmalarıyla Türk fotoğrafına yön gösterici olmuşlardır.

Othmar Pferschy

 

II. 1950 – 80 DÖNEMİ TÜRK FOTOĞRAFINDA KENTE BAKIŞ

1948 yılında Adnan Menderes’in başbakanlığı döneminde, Amerika Birleşik Devletlerinden alınan Marshall Yardımıyla birlikte, Türkiye ekonomik ve politik olarak yeni bir sürece girmiştir. “Marshall Yardımı uyarınca Türkiye çok sayıda traktör ve yol yapım aracı almıştır. Her ikisinin de yaygın olarak kullanılmaya başlanması ile kırsalın yapısal dönüşümü ve kentlileşme ivme kazanmıştır.” (Britannica,1993: 381) Kent ve kırsalı birbirine bağlayan yol ağlarının gelişmesi ve traktör kullanımıyla kırsalda varolan gizli işsizliğin açığa dönüşmesi, kente göçün ve gecekondu olgusunun temel nedenidir. Aynı dönemde basın hayatı da hızlı bir gelişim sürecine girmiş , 1948’de yayına başlayan Hürriyet gazetesini, 1952’de Resimli Hayat ve 1956′ da Hayat Mecmuası izlemiştir. Adı geçen yayınlar bol fotoğraflı yapıları ve çalıştırdıkları fotoğrafçı kadroları ile önemlidirler. Başta Ara Güler, Ozan Sağdıç, Fikret Otyam , İnal Tengizman, Semiha Es olmak üzere gerçekleştirilen haber ve röportajlar, üretilen fotoğraflar işlevlerinin ötesinde dönemin sosyo- kültürel yapısının kanıtlarıdır. Konumuz çerçevesinde, Hayat Mecmuası’nın 1960-70 yılları arasındaki sayılarının genel bir taraması sonucunda, yayınlanan pek çok röportaj ve haber fotoğrafında kent, olayın gerçekleştiği sahne konumunda saptanmıştır. İnsan yaşamı ön plandadır. Kent(lere) ait her türlü değişim daima olumlu yanı ile yansıtılmıştır. Dergilerin orta sayfalarında yer alan çeşitli şehirlerimize ait panoramik fotoğraflar ve kimi zaman gravürler, kartpostal dizileri güzellikleri yüceltici niteliktedir. Olumsuzlukların ön plana çıkartılması veya tartışılması söz konusu değildir.Dönemin popüler yayınlarındaki kente bakış açılarına alternatif olarak, Ara Güler’in sosyal belgeci tarzdaki kent fotoğrafları ve Fikret Otyam’ın Anadolu röportajları eleştirel yapıları ile dikkat çekmektedir.

1965 yılında Türk fotoğrafı için bir ilk gerçekleştirilmiş ve Eczacıbaşı yıllıkları yayınlanmaya başlanmıştır. 1965’de başlayan 1968’den 2001 yılına dek her sene belirlenen bir konuda Türk fotoğraf örneklerini bir araya getiren yıllıklarda; Anadolu (1968), Evler (1969), Anıtlar (1970), Sular(1971), Sokaklar (1972), Kıyılar (1973), ….Taşıtlar(1977), Köprüler (1978), Sanatlar (1979), Kapılar (1980), Tekneler(1981), Pencereler(1982), ..Köşkler (1984), Camiiler(1985), ( Eczacıbaşı,1988:16)….Yollar (1990), Tapınaklar (1994), Merdivenler (1999), Dükkanlar (2001) gibi temalar mevcuttur. Kendisi ile yapılan bir röportajda Şakir Eczacıbaşı, yıllıkların gelişen, değişen Türkiye’nin bir dökümü olması ve yurtiçi – yurtdışı tanıtımı için gerçekleştirildiğini vurgulamış, fotoğraf seçiminde çağdaş eğilimlerin göz önünde bulundurulduğunu ve 33 yılda 2100 fotoğrafla amaçlarına ulaştıklarını belirtmiştir.( www.milliyet.com.tr/2001/01/16 ) Mimariye ve kent yaşamına ait temaların yoğunluğu ile dikkat çeken yıllıklarda yer alan farklı sanatçılara ait fotoğraflar incelendiğinde, ağırlıklı olarak belgesel tavrın hakim olduğu gözlenir. Kent yaşamında yer alan mimari yapıların ve detayların “özne” konumunda değerlendirildiği doğrudan fotoğraflar da mevcuttur.

Sami Güner

 

1970-80’li yıllarda dönemin belgesel anlayışı ile birlikte Türkiye’yi tanıtım amaçlı fotoğraf üretimi de hızlanmış ve çok sayıda sergiler açılmıştır. Başta Sami Güner olmak üzere Şemsi Güner, Ersin Alok, Nurdan Nusret Eren vd. fotoğrafçılarımız Anadolu’nun tarihi, kültürel, arkeolojik değerlerini ve doğa güzelliklerini yeniden saptamışlardır. Bu çalışmalara örnek olarak Sami Güner (1925-1991)in fotoğraflarını inceleyebiliriz. 1961 yılından itibaren fotoğrafa yönelen Güner, açtığı pek çok sergi, sayısı elliye yakın kitapları ile fotoğraf alanında “ilk kez Devlet Sanatçısı ünvanına layık görülmüştür.”(Özendes,1999:209) Güner’in fotoğraflarında kent ve mekan, genellikle cepheden, yaygın ışık altında çevresi ile olan ilişkilerin net algılandığı doğrudan bakış açısı ile saptanmıştır.

1975-80 yılları arasında Prof. Reha Günay (1937) açtığı sergiler ile dönemin fotoğraf anlayışına alternatif olmuştur. Mimar olan Günay eğitmenliğe adadığı yaşamında “Sinan’ın İstanbul’u”, (www.denizce.com) “Safranbolu Evleri”, “Türk Ev Geleneği ve Safranbolu Evleri” kitaplarını yayınlamış, fotoğraflarını da kendisi çekerek sergilemiştir. Günay’ın fotoğraflarında mimari yapılar, herhangi bir görsel deformasyon ve dönüştürme olmadan, tüm detayları ile algılanabilecek şekilde cepheden görülmektedir. Dönem itibarı ile Amerikan Yeni Topografları ve Avrupa’da Bernard-Hilla Becher’in öncülüğünde gelişmeye başlayan mimari fotoğraf akımı ile paralellikler gösteren bu çalışmalar uzun soluklu olmamıştır. Mimari fotoğraf akımı ise Avrupa fotoğraf vizyonunda Kavramsal sanat ve Minimal sanat akımları ile kurduğu içerik bağlantıları sonucunda kısa sürede yaygınlaşarak etkin bir sanatsal ifade biçimine dönüşmüştür.

Reha Günay, Safranbolu – Reha Günay, Süleymaniye Camii

 

III. 1980’DEN GÜNÜMÜZE TÜRK FOTOĞRAFINDA KENT

1981 Eylül’ünde yaşanan rejim değişikliği uzun bir süre Türkiye gündemini belirlemiştir. Bu süreç ve ona bağlı olarak şekillenen yeni siyasi düzenin getirisi olarak artan refah düzeyi ve yurtdışı ilişkilerinin kolaylaşması her alanda gelişmeyi hızlandırmıştır. Fotoğraf anlayışımızda kurgusal çalışmalar ağırlık kazanmış, belgesel tarz ve tanıtım fotoğrafçılığı farklı bakış açıları ve estetik yorum çeşitliliği ile zenginleşmiştir. 2000’li yıllarda ise yayınlanan albümler ve açılan sergilerle mimari yapılar ve kent olgusuna farklı yaklaşımlar dikkat çekmektedir.

Ahmet Ertuğ, Karie Kilisesi – Ahmet Ertuğ, İznik Çini

Mimar fotoğrafçı Ahmet Ertuğ, 1974 yılında Londra’da eğitimini tamamladıktan sonra aldığı burslarla İran ve Japonya’da araştırmalar yapmış, Türkiye’ye dönüşünde mimarlığın yanı sıra kurduğu yayın evi ile yayıncılığa da başlamıştır. 20×25 cm. formatlı makinası ile fotoğraf çekimlerini gerçekleştiren Ertuğ, Osmanlı, Bizans mimari sanatı örneklerini, Asya ve Bizans heykellerini,16.yy. İznik çinilerini, Osmanlı sultanlarının ipek kaftanlarını, 6-13.yy arası inşa edilmiş olan Kapodokya yer altı kiliselerinin freskolarını, Türk halı sanatı örneklerini sistematik bir şekilde fotoğraflamış ve albüm haline getirmiştir. Bu çalışmalardan Osmanlı ve Bizans mimari örnekleri, Asya ve Bizans heykelleri, çiniler, kaftanlar yurt içi ve yurtdışında sergilenmiştir. Büyük boy baskılarla sergilenen fotoğraflarda, teknik kamera kullanımı ve doygun aydınlatma sayesinde en ince detayına dek saptanan nesneler, cepheden, hiçbir deformasyon ve optik dönüştürme olmadan görülür. Fotoğraflarla birlikte tarihsel bilgiler de sunulmuştur. Var oldukları dönemin sanat ve kültürünün temsilcisi, koruma altındaki bu özel nesneler, fotoğrafın görselliği zaptetme ve tekrar sunabilme gücü sayesinde bir kez daha koruma altına alınmıştır. Sergiler müze salonlarında ve Aya Sofya kilisesinde olduğu gibi özgün mekanında açıldığı için, fotoğraflar ile izleyici arasında, sıradan sergi gezme ritüeli dışında algılama ve sorgulama süreçlerinin yaşanması sağlanmıştır. 

Fotoğraf sanatçısı ve eğitmen Kamil Fırat’ın (1959) “Kubbe Sonsuz Döngü” sergisi 22-Ocak-2004 yılında Tophane-i Amire binasında açılmıştır. Sergi; Bolu,İznik, Bursa, Bergama, Edirne ve İstanbul’da bulunan Osmanlı dönemi camilerimizin kubbe görüntülerinden oluşmaktadır. Kamil Fırat bu görüntüleri, 2002 yılında tasarladığı 4×5 inç film üzerinde 86 mm. çapında görüntü oluşturan (Fırat,2004:15) kamerası ile gerçekleştirmiştir. Sergilenen fotoğrafların açıklama bölümünde camiinin adı,bulunduğu şehir, mimarı ve inşa edildiği yıl belirtilmektedir.Albümde bu bilgilere ek olarak camiinin dış cephe genel görüntüsü de yer almıştır. Verilen sistematik bilgiler ışığında, fotoğraflar Osmanlı mimarisi ve camii süsleme sanatları açısından önemli bir envanter dökümü, kaynak oluşturmaktadır. Çekilen fotoğrafların sergilenmeleri sebebiyle de sanat boyutunda tartışılmaları mümkün hale gelmektedir. Özel tasarlanmış bir makine çekilen ve mükemmel teknik kalitede baskılarla sunulan görüntüler, dingin ve aynı formu tekrarlar niteliktedir. Ancak her bir fotoğraf, kubbelerin mimari form olarak bir araya geliş biçimleri ve zengin süsleme örnekleri ile oluşan simetrik – asimetrik görselliği ile hareket kazanmakta, iç dinamiği ile ayrışmaktadır. İçerik olarak, din olgusu ile doğrudan bağlantılı olmasına karşın, fotoğraflarda dine yönelik herhangi bir gönderme söz konusu değildir.

Kent planlaması ve mimari eğitimi alan Murat Germen, 1993 yılında döndüğü Türkiye’de eğitimci , profesyonel fotoğrafçı ve bilgisayar programcısı olarak çalışmaktadır. Germen’in fotoğraflarında kent, fabrikalar, mekanlar tanımlamak – betimlemek amacının ötesinde form ve renk özellikleri ile yorumlanmaktadır. Alt açı, üst açı ve eğik kadrajlarla saptanan fotoğraflar bazen simetrik olarak tekrarlanmaktadır. Fotoğraflarda insan – mekan ilişkileri uzak, müdahalesiz “an”ın özgün estetiği bağlamında saptanmıştır. Fotoğrafların sergilenme aşamasında farklı boyutlarda sunumları da alışıla gelinen kriterleri yıkmaktadır. Germen’in modern kent yaşamı ve algısı üzerine özgün yorumları bazen anlaşılamamakta ve sanatçı 2005 yılında açtığı “İkon Olarak Endüstri” sergisinde olduğu gibi, açıklamalı tanıtım yazılarını kendisi yazarak eleştirilere cevap vermektedir.

 

SONUÇ

Bildiri kapsamında, Türk Fotoğraf tarihinin Cumhuriyet’in ilanından günümüze dek olan sürecinde, kent ve mekanın nasıl yorumlandığı araştırılmıştır. Araştırma; Cumhuriyetin ilk yılları, 1950-80 dönemi ve 1980’den günümüze olmak üzere üç ana başlık altında geliştirilmiştir. İncelenen kitaplar, albümler ve internet siteleri ışığında şu sonuçlara ulaşılmıştır:

_ Cumhuriyetin ilanından II. Dünya Savaşı yıllarına yani 1923-1940 yılları arasında, genç Cumhuriyetin dünyaya tanıtılması hedeflenmektedir. Yurt içi ve yurtdışı yayınlarda, sergilerde Türkiye’nin sahip olduğu doğal, arkeolojik zenginlikler, tarihi ve kültürel mirası, gerçekleştirdiği ekonomik kalkınma sonucu kurulan fabrikalar, açılan demiryolları, köprüler vb. doğrudan bakış açısı ile çekilmiş fotoğraflarla sunulmuştur.

_ 1950’li yıllarla birlikte fotoğraf geniş kitlelere daha kolay ulaşır hale gelmiştir. Tanıtım amaçlı fotoğraf üretimi sürerken, Fikret Otyam’ın Anadolu yaşamının zorluklarını belgeleyen röportajları ve sergileri ile Ara Güler’in kent yaşamı içinde mücadele eden insanı ön plana çıkaran fotoğrafları, Türk fotoğraf gündemini belirleyici olmuştur.

_ 1965 yılından günümüze yayınlanan Eczacıbaşı Yıllıkları, Türk fotoğrafının başlangıçtan bugüne geçirdiği teknik ve estetik gelişimi gözler önüne sermektedir.Yıllıklardaki kent ve mekana ait fotoğraflar incelendiğinde tanıtım amaçlı, doğrudan bakış açısı ile çekilmiş fotoğraflar ağırlıktadır. Kent ve mekan yorumlarında hakim olan diğer bir bakış açısı da insan varlığını ön plana çıkaran belgesel tavırdır ancak eleştirel değildir.

_ Reha Günay’ın Safranbolu Evleri ve Mimar Sinan’ın eserlerini konu alan mimari fotoğraf sergileri 1970’li yıllar itibari ile ilktir.

_1970-2000 sürecinde, kent ve mekanın görüntülenmesinde tanıtım amaçlı pırıltılı görüntüler varlığını sürdürmekte, belgesel çalışmalarda kent ve mekan sahne olarak değerlendirilmekte ancak modern yaşamla olan zıtlıklar da saptanmaktadır.

_Günümüzde kent ve mekana ait varlığını koruyan bakış açılarına yeni tarzlar eklenmiştir. Ahmet Ertuğ ve Kamil Fırat’ın, Osmanlı mimari sanatının sistematik kaydı ile oluşan fotoğraf sergilerinin beraberinde Murat Germen’in mimari formları, renk- biçim-insan ilişkisi boyutunda irdeleyen fotoğrafları güçlü çalışmalardır .

 

KAYNAKÇA

_BOOKCHIN, Murray; Kentsiz Kentleşme, 1999, İng. Çev:Burak Özyalçın, Ayrıntı Yay.,

İstanbul.

_KIZILÇELİK, Sezgin; Sosyoloji Yazıları 2, 2000, Ant Yay., Ankara.

_AK, Seyit Ali ; Erken Cumhuriyet Dönemi Türk Fotoğrafı 1923-1960, 2001,

Remzi Yay., İstanbul.

_ÖZENDES, Engin ; Türkiye’de Fotoğraf, 1999, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih

Vakfı Yayınları, İstanbul.

_ ÖZENDES, Engin ; Osmanlı İmparatorluğunda Fotoğrafçılık , 1995, İletişim

Yay.,İstanbul

_GÜLER, Ara ; Eski İstanbul Anıları, 1995, Dünya yay.,İstanbul

_ECZACIBAŞI, Şakir ; “Türk Fotoğraf Sanatı ve 20.Yılında Eczacıbaşı Yıllıkları”, Refo

Fotoğraf Sanatı Dergisi, 1988, Sayı;3, Sf; 16

_ FIRAT, Kamil ; Kubbe Sonsuz Döngü, Fotoğraf Albüm, 2004,Family Finans Kurumu

yay.,İstanbul

_ANA BRITANNICA Ans.; 1993, İstanbul, Cilt;5 sf; 381

_HAYAT MECMUASI 1960 – 1970 yılları arasındaki sayılar

_ECZACIBAŞI YILLIKLARI, 1968 – 2001 yılları arasındaki sayılar

_Yeni Fotoğraf Dergisi, İstanbul, Sayı; 3 Yıl;1976- Sayı; 9, Yıl;1977

_www.milliyet.com.tr

_www.ahmetertug.com

_www.kamilfirat.com

_www.muratgermen.com

_www.denizce.com