THOMAS RUFF

Son yılarda fotografları – sergileri ile Avrupa fotograf gündeminde adı sıkça anılan sanatçıThomas Ruff, gerek görsel vizyonunun zenginliği, gerekse anlatım dili ve teknik üstünlüğü ile dikkatleri çekmektedir. Dusseldorf Güzel Sanatlar Akademisindeki Bernd-Hilla Becher çiftinin atölyesinde 1977-1985 yılları arasında fotoğraf eğitimi alan Ruff, çekim tekniği ve çalışmalarını diziler halinde gerçekleştirmesi yönünden hocalarının izlerini taşımaktadır. Ancak bununla beraber, kendine özgün anlatım dilini geliştirerek renkli çalışmalara ağırlık verdiği, geniş bir konu yelpazesi ile ayrışmaktadır.
İlk grup çalışması, eski Alman apartmanların girişlerine ait detayların saptanmasıdır. 1979 yılında gerçekleştirilen bu dizi de, kendi doğal ortamlarındaki yalın nesneler, bazı küçük düzenlemelerle yeniden üretilerek, savaş sonrası Alman toplumunun ruh durumunu yansıtan verilere dönüşmüştür.
1982 yılında başladığı Alman apartmanlarının iç mekan düzenlemelerini saptamaya yönelik 30 fotoğrafik dizisinde Ruff, Alman toplumunun sosyo-kültürel-ekonomik yapısının izdüşümlerini, renk, biçim ve dekorasyon boyutunda yakalamıştır Böylesi bir dışavuruma örnek olarak ele aldığımız iç mekan fotoğrafında özenle hazırlanmış çift kişilik bir yatağın yastıklarının bir bölümünü, sade yatak başını ve duvarda asılı olan dinsel tabloyu görmekteyiz. Renk, obje düzeni açısından dengeli ve yalın olan bu kareyi incelediğimizde, hiç bir öğenin özel bir vurgu ile ön plana çıkmadığını, dolayısıyla kare içindeki herbir fotoğrafik kaydın tek tek incelenip, sorgulanarak anlamsal bütünü oluşturduğunun farkına varmaktayız. Mevcut görsel verilerin bizi yönlendirmesiyle ; Niçin bu tarz bir yatak? Niçin böylesi bir tablo? v.b. sorulara cevap aramaya başladığımızda, ilk önce içinde yaşadığımız mekanı sosyo-kültürel-ekonomik değerlerimize göre şekillendirdiğimizin ve bu yapılanmanın bizim karakterimizin, toplumdaki yerimizin bir uzantısı olduğu gerçeğine ulaşırız. Sürdürdüğümüz sorgulama geliştikçe, fotoğrafa konu olan yatak odasının; modern Alman toplumu içinde yeralan, dini ve geleneksel kökenlerine önem vererek yaşantısında bu değerleri koruyan bir aileye ait olabileceği kanaatine varırız. Fotoğraf aracılığı ile, kişisel görüşlerimiz ve deneyimlerimiz ışığında üreteceğimiz çeşitli
yorumlar dışında, temelde; bir bütün olarak aile kavramının görsel veriler aracılığı ile fotoğrafın konusu edilerek, estetize edildiği ve bir sorunsal olarak irdelendiğini kavrarız. Dolayısı ile buradaki yatak, tüm yatak biçimlerinin, duvardaki tablo da tüm dini tabloların tanımlayıcısı olan bir tur simgeye dönüşmüşlerdir. Sanatçının bilinçli bir görsel seçicilikle oluşturduğu iddasız, dramatik boyuttan yoksun, gizli anlamlı bu fotoğrafı, bizim bilincimizi harekete geçiren bir anahtar işlevi görmektedir.
1981 yılında hocası Bernd Becher’in önerisi ile başladığı portreleri önceleri 60 küçük ve daha sonraları büyük boyutlardaki görüntülerle 100 kare olarak tamamlamıştır. Dusseldorfta kendi arkadaşlarım, dostlarını görüntüleyerek başladığı portrelerinde kişiler, omuz hizasında, cepheden ve iyi aydınlatılmış şekilde saptanmıştır. Kimlik kartlarındaki fotoğrafları anımsatan görüntülerde, ne fotoğrafçı ne de fotoğrafı çekilen kişi kimliklerini açıklayacak hiç bir tavır, öneri sunmazlar. Portrelerin küçük formatlı olanlarında arka fonun renkli olması önemsenmezken, büyük formatlı fotoğraflarda arka fon özellikle düz beyazdır. Fotoğraflar bu nitelikleri ile fotoğraf tarihinden Disderi’nin portrelerini anımsatmaktadır. Belli bir zaman diliminde, ayni yerde ve belli bir insan grubunun görüntülerinden oluşan portreler, dönemlerinin tanınma dönüşmeleri nedeniyle de kısmen, August Sander’i hatırlatmaktadır. Ancak kişilerin toplumsal yapıdaki yerlerini saptamamıza yardımcı olacak, mekana ait görsel verilerden arındırılarak görüntülenmiş olmaları, fotografik kayıtlarının, belgesel anlamlardan soyutlayarak, içerik yönünden sembollere, fenomenlere dönüşmesini sağlamıştır. Özellikle büyük boyutlu portrelerde kişiler, birikimliklerinden öte, medyatik bir karakteri yansıtmaktadırlar. Ancak yine de masumiyetlerini yitirmezler, seyirci ile kurulan birebir göz iletişimi ile farklı bir realite ve aura yaratırlar. Böylesi bir bağlam değiştirme nedeniyle Pop Art örneklerinde izlerine rastlayabileceğimiz portreleriyle Ruff; özellikle 1-2 m2 lik formatlı – fotoğrafın teknik niteliklerini sonuna kadar kullanarak – elde ettiği mükemmel büyük boy baskıları aracılığıyla fotografik sergileme kriterlerini ve izleme ritüelini kırarak, yeni öneriler sunma şeklinde sorgulamaktadır.
Ruff’un Hauser (Evler) serisi, savaş sonrası Alman toplu konutlarının görüntülerinden oluşur. Bu apartman bloklarının yalın, belgeselliği red eden tavırları, uzak görüntüleri ile seyirci, güncel ortamını, yaşamını sorgulamaya yönlendirilir. Yıldız adını verdiği ve gökyzünün değişik bölgelerine ait 30 görüntüden oluşan dizi için Ruff, rasathanelerde dev teleskoplarla, kendi geliştirdiği özel bir yöntemle çalışmıştır. Dünyanın insanlarca düzenlenmiş yapısına karşın, gökyüzünün çözümlenemeyen gizemlerle yüklü zenginliği zıtlık oluşturmaktadır. Yıldız fotoğrafları teknik nitelikleri ve tezatlığının ötesinde; dinsel inançlarda gökyüzüne verilen anlamlan, insan zihnindeki atlas kavramını, cennet-cehennem inancındaki gökyüzü tasvirlerini, astrolojik söylemleri, burguları, varlık-yokluk, sonsuzluk-zaman gibi soyut ve göreceli kavramlarla bilimsel gerçekliği bünyesinde bir araya getirmektedir. Ancak izleyici fotoğraflara baktığında, bu yoğun zihinsel süreci yaşamanın yanısıra, kendi özü ile başbaşa kalmaktadır.
1992 yılında başladığı Gece serisi, gece infrared kamera ile gerçekleştirdiği, ev cephelerine ait görüntülerden oluşmaktadır. Bu dizi ile kent yaşamının gündüz-gece ya§antisi, mekansal verilerden hareketle kavramsa! boyutta tartışılmaktadır.
Yine aynı dönemde gerçekleştirdiği bir diğer çalışma da, gazetelerden seçilmiş fotoğrafların roprodüksiyonudur. Yaklaşık 400 fotoğraftan oluşan dizi, basın aracılığı ile insanlara sunulan haberlerin gerçekliğine kanıt niteliğindeki fotoğrafların, sanatçı tarafından segilerek yeniden üretilmesi ile oluşmuştur. Böyle bir tavırla, bilinen anlamlarından -bağlamlarından ayrıştırılan, gerçeğin temsilcisi oldugu iddia edilen fotoğraflar, yeniden üretim tekniği ile bir anlamda özel bir koruma altına alınmışlardır. Bu nitelikleri ile fotograflar yepyeni bir boyutta, farklı bağlamlarla, öncekinden farklı bir gerçeklik ve anlam kazanmışlardır. Süreç olarak, fotoğrafın; çekildiği an – bağlam – gerçeklik, gazetede yayınlandığı zaman-bağlam-gerçeklik ve sanatçı tarafında yeniden üretildiği zaman-bağlam-gerçeklik ilişkileri gündeme gelmektedir. Gerçekliğin fotoğrafik üretim aracılığı ile bu derece kademelendirilerek sorgulanması, onu, ters düz etmekte ve göreceli doğru kavramının sonsuz çokluğuna dikkat gekmektedir. Öte yandan böylesi postmodernist bir tavır ve dönüştürme ile ele alınan gazete küpürleri, günümüz yaşantısına hakim olan karmaşanın, belirsizliğin simgelerine – (nedenlerine?) değer nitelik kazanmaktadırlar.
Ruffun bu güne kadarki çalışmalarından hareketli, vizyonunu değerlendirdiğimizde; seçilen konuların, objelerin tamamiyle kendi öz gerçeklikleri ile, müdahalesiz yorum ve eleştiri kriterlerinden uzaklaşılarak irdelendiğini saptamaktayız. Ayni zamanda fotoğraflarda herhangi bir öneri de yoktur. Fotoğraf dizilerine konu olarak seçilenler, gündelik, sıradan olarak tanımadığımız, ancak yaşantımızı şekillendiren; her an iç içe olduğumuz, kanıksadığımız için özel bir önem vermediğimiz niteliktedirler. Bu yapıdaki objelerin, mekanların fotoğraf sayesinde yeniden üretilmeleri ile varolan, görünür gerçeklikler, farklı düzeylerde tartışma konusu haline getirilmekte sorgulanmaktadırlar. Dolaylı yoldan gerçeklik kavramı, aşılanmakta, dönüştürülmektedir. Sanatçının çağdaş, toplumsal gelişimlerin görünür gerçekliğinin ardındakileri sorgulayan duyarlılığın bir uzantısı olarak şekillenen görsel vizyonu, izleyici ile kurulan iletişim boyutu ile beraber, kavramsal düzeyde değerlendirilebilen niteliği ile ayrışmakta, ön plana çıkmaktadır.

KAYNAKLAR

Herzogenrath, Wulf
; “Photo-Typologies of Anonymous Industrial Buildings, The Work and The Influence of Bernd and Hilla Becher”, DISTANCE AND PROXIMITY, Institud fur Auslandsbeziehugen, Germany, 1992.

Wauters Anne
; “Realist Photographs, Ordinary Buildings”, Art Press 209, Fransa, 1996, sf. 40-47.

Castant, Alexandre
; “Thomas Ruff, Atlas, Fictions, Nights”, Art Press 227, Septembre 1997, France, sf: 46-51.

Katalog
; “Photographie in der Deutschen Gegenwartskunst Muzeum Ludwig Koln”, 11 September-17 November 1993, Stuttgart 1993, Edition Cantz, 1993.